Geçmişin o güzel günlerinde bir Sanat Güneşimiz vardı: Zeki Müren. Sahneye çıktığında pırıltısıyla göz kamaştırır, ardından fısıltısıyla dedikodu kazanını kaynatırdı. Hiçbir şeyden çekinmezdi, çünkü bilirdi ki: "Reklamın iyisi kötüsü olmaz, benim adım geçsin yeter!" Gerçekten de yetti. Bir baktık yeni bir plak, bir baktık yeni bir konser... Bugün ceketinin omzundan sarkan payetleri, yarın gözlüklerinin kenarındaki taşları konuştuk. Çünkü Zeki Müren bilirdi; sahne kadar kulisin de yönetilmesi gerektiğini...

Son birkaç yıldır ise dijital sahnede bambaşka bir "güneş" yükseldi: Elon Musk. Ancak bu yıldız gökten değil, algoritmadan doğuyor. Yapay zekâsına "Grok" adını vermiş, sanki yıldız değil de stand-up komedyeni! Ama mizahı biraz garip; işi gücü, "Kime ne derim de gündem olurum?" diye kafa yormak... Nitekim gündem de oldu.

Grok, önce Atatürk'e dil uzattı, yetmedi Erdoğan'a da laf çarptı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı kolları sıvadı, soruşturma açtı. Oligark Musk ise mazeret ve özür dilemek yerine eski bir numarayı sahneye koydu: "Grok kullanıcıları çok memnun etmeye çalışıyor, fazla uyumluymuş," diye tweet attı. Hani sanki "Benlik bir şey yok, makineyi siz azdırdınız!" der gibi.

Ama asıl şarkı burada başlıyor: Grok bir yapay zekâ; ne verirsen onu geri verir. Ancak Zeki Müren gibi o da iyi bilir ki dedikodu sıfırdan çıkmaz. Sahneyi sen hazırlarsın, ışıkları sen açarsın. Sonra biri 'yanlış' bir şaka yapar, hop! Gündem patlar. Türkiye sansür sopasını kaldırır. Ardından Grok'un adı Google'da trend olur. X'e (eski adıyla Twitter) giren sayısı artar, veri akar. Daha açık bir anlatımla: Reklamın kötüsü bile ekmeğe yağ, bal olur.

Böylece bir Atatürk ironisi, bir Erdoğan şakası, binlerce kullanıcı verisi, milyonlarca etkileşim... Sonuçta herkes sahnede:

  • Ankara'da savcı,

  • Silikon Vadisi'nde Elon,

  • Timeline'da Grok,

  • Ekran başında biz.

Ve fonda hâlâ Zeki Müren fısıldıyor: "Reklamın iyisi kötüsü olmaz..."

Günün sonunda Grok bir algoritma değil de dijital sahnenin dedikodu kraliçesi konumunda. Kim bilir, belki de bu devirde Zeki Müren yaşasaydı, Grok'a bir prompt yazar, ona sahneyi nasıl düzenlemek gerektiğini de öğretirdi: Işık nereden vurur, şaka nerede patlar, hangi söz hangi salonda yankılanır. Çünkü Zeki Müren bilirdi; gözlük camının ışıltısı kadar, ağızdan çıkan dedikodu da sahne dekorunun parçasıdır.

Atatürk ve Erdoğan bu öykünün asıl figürü değil artık; onlar bu veri platformunda birer sahne aksesuarı... İşte burada alkışlar da Grok'a değil, Zeki Müren'e; çünkü bu oyunu 50 yıl önce o yazdı. Onun "reklamın iyisi, kötüsü olmaz" repliği yalnızca ülkemizde değil, Grok'un algoritmalarına da kazınmış durumda... Ama parsayı toplayan Musk efendi. Bizlere de bu ironi oyununa öfkelenmek kaldı.