Sorun algılandığında veya yaşandığında çözüm önerilerinin ortaya çıkması, gerekliliğinde ötesinde kaçınılmazdır. Kurtuluş Savaşı ve onu izleyen Kuruluş Süreci bu savı kanıtlayan en büyük örneklerden biridir.
"Milletin istiklâlini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" diye devam eden Amasya Tamiminin metodolojik okuması bize çözüm konusunda fikir verebilir. Bu kısa ihtilal bildirisi sırasıyla, şöyle bir akışa sahiptir: Memleketin en temel sorunu tanımlanmıştır. Siyasal İktidarın bu sorun karşısındaki yeri açıklanmıştır. Temel sorunun çözümü ortaya konmuştur. Çözüm önerisinin örgütsel biçimleri ifade edilmiştir ve son olarak da acilen atılacak adımlara/görevlere açıklık getirilmiştir. Bu özlü sorulara verilen yanıtlarda birleşenler, birleşin!” (Metin Özuğurlu, BİRGÜN)
Sorun algısı doğrudan doğruya çözümü etkilemenin de ötesinde belirlemektedir. Sorun net ve açık olarak belirlendikten sonra, çözüm veya çözüm seçenekleri gözden geçirilir. Mevcut koşullarla uyuşan en uygun, en yararlı ve en ekonomik çözüm tercih edilir. Burada gündeme gelebilecek olan en önemli sorun, toplumun bütününün aynı çözüme katılmaması olasılığıdır. Genellikle kurtuluş ve kuruluş süreçlerinde çözüm çevresinde toparlanma olasılığı çok yüksek olur. Bu süreçler, en kavrayıcı sivil oluşumlardır. Ülkemiz açısından, Kuva-i Milliye tarihin tanık olduğu en başarılı örneklerden biridir. Bu noktada sivil toplum tanımını anımsamakta yarar var: Bir sorun çevresinde ve çözüm temelinde bir araya gelen, ast ve üst ilişkisi olmayan ve herhangi bir otoriteden emir ve direktif almayan eşitlerin oluşturduğu yapılanma sivil oluşumdur.
    “19 Mayıs 1919’un 103’üncü yılında elbette ki coşkulu kutlamalar olacak, anmalar olacak, Mustafa Kemal ve silah arkadaşları hatırlanacak. Bu aynı zamanda Atatürk havalimanını yıkıp orada Fetih gösterisi yapmak isteyenlere yönelik bir tepkiyi de içerecek hiç kuşkusuz. Ama bir de gerçeklik var ki Atatürk bununla yetinmemişti. Tarihten ilham alarak onu da aşmak için yola çıkan 68 kuşağı, 78 kuşağı da yetinmedi. 103 yıl sonra bu ülkenin aydınları, emekçileri, gençleri yaşamak istedikleri özgür, eşit ülke uğruna çetin bir mücadeleye girmekten kaçacak mı? Bugün yeniden bir yolculuğa çıkılacaksa o yolculuk devrimci demokratik bir ülkeyi kazanma yolculuğu olmalı. NATO üslerinin kovulduğu, parayla toprağımızın, evlerimizin zengin yabancılara satılmadığı bir ülke mücadelesi... İnsanların eşit olduğu, birlikte üretip yönettiği, katılımcı, sosyalist, doğayla barışık, gerçekten laik bir ülke mücadelesi... Tarih bir nostalji değil bir ilham kaynağı olduğunda anlamlıdır. “Muhtaç olduğumuz kudret”, Samsun’da, Dumlupınar’da, Nurhak’ta, Gemerek’te, Kızıldere’de mevcuttur.”(Barış İnce, Birgün)
Muhalefetin soruna yaklaşımı çözüme kapı aralamaktadır. Muhalefet doğası gereği, ülkenin sorunlarına çözümler üretir ve bu çözümleri halkla paylaşır. Kemal Kılıçtaroğlu Maltepe Mitinginde sorunu şöyle ifade etmektedir: “Ülkemiz ağır bir ekonomik buhranın içindedir. Bu hakka, hukuka ve adalete sırt çevirmenin sonucudur. Bu ekonomi adaletsiz yönetimin sonucudur. Milyonlarca aile, ağır yoksulluk içinde geçinemiyorlar. Gençleri umutsuzluğa mahkûm etmek istiyorlar. Enflasyon yüzde 150’lilere dayanmış, onlar emeklinin bayram ikramiyesine tek kuruş zammı dahi çok görüyorlar” Soruna ilişkin tespitlerini sürdürerek: “Ülkemiz ağır bir ekonomik buhranın içindedir. Bu hakka, hukuka ve adalete sırt çevirmenin sonucudur. Bu ekonomi adaletsiz yönetimin sonucudur. Milyonlarca aile, ağır yoksulluk içinde geçinemiyorlar. Gençleri umutsuzluğa mahkûm etmek istiyorlar. Enflasyon yüzde 150’lilere dayanmış, onlar emeklinin bayram ikramiyesine tek kuruş zammı dahi çok görüyorlar” diyerek çöken ekonomiye vurgu yapıyor:
"Ekonomiyi yeniden inşa etmek zorundayız!" diyor Kılıçdaroğlu!
“Ben neoliberalizme karşıyım!”
“Bırakın halkı sömüren sömürsün, piyasa kendi dengesini bulur, söylemine karşıyım.
Türkiye’de toplumun belleğine yerleştirilen bu anlayış, iktidar destekli sömürme ve köleleştirmeye dönüştü.
Bu yüzden insanların geçim kaynaklarını korumak ve yeni fırsatlar yaratmak için devletin müdahil olması gerektiğine inanıyorum.
Evet vergide indirim istiyorum. Ancak bunu yapabilmek için kamu maliyemizin sürdürülebilir bir temele oturtulması gerektiğine de inanıyorum.
Vatandaştan toplanan verginin hesabının vatandaşa verilmesi gerektiğine inanıyorum.”
Örgütlü ve bilinçli kesimlerin katılacağı bu çözümlerin ülkemiz açısından yaşamsal olduğu dikkate alınmalıdır. Bu noktada kişisel, grupsal veya parti çıkarları ertelenmeli ve ülke çıkarı bunların önüne geçirilmelidir. Çünkü, ülkemizi seviyor ve ülkemizin insanlarının onurlu yaşamları hak ettiğine inanıyoruz.