Kentler

Çocukluğumuzla, gençliğimizle, yaşlılığımızla hep yaşamımızın içinde olan yaşam alanlarımızdır…

Kentler çocukluğumuzun da anavatanıdırlar… Canlıdırlar ve devamlı bizle konuşurlar, sohbet ederler…

Günümüzde ne yazık ki kentler rantiyeci anlayışlar tarafından işgal edilmiş durumdalar…

35 yıl öncesinin bir sahil köyü olan Didim, 1990’lı yılların başında ilçe olmuş, Ege’nin incisi, Dünya turizminin yıldızı olacakken; beton yığınları arasında boğulur duruma gelmiştir.

***

Kentlerin geleceğine yönelik önkestirimler yapılarak; kentleri ona göre planlamak, yaşanılır bir kent dokusu oluşumu için çok önemlidir.

Ne yazık ki çoğu sahil kentleri gibi Didim ilçemiz de bir öngörüsüzlüğe kurban edilerek; iktidar tarafından yönlendirilen rantiyeciler tarafından talan edilircesine hızla betonlaştırılmaktadır…

İktidar kendi ekonomik başarısızlıklarını; kentlerin geleceği konumundaki hazine arazilerini belediyeleri de devre dışı bırakarak betonlaştırmak üzere satılığa çıkarmasıyla kentlerin geleceğini öldürüyorlar… Didim ilçemiz de bu yönüyle yirmi yıldır iktidarın saldırısına uğruyor ve uğramaya da devam ediyor… İktidarın bu yönüyle Didim’e verdiği zarar artık geri döndürülemez boyutlara ulaşmıştır… Dünün köyü Didim, Dünya’nın yıldız bir turizm kenti olacakken; beton yığınları arasında bocalayan bir kent olmuştur…

***

Didim; Genç bir ilçe olmasına rağmen çevresindeki turizm kentlerinin çarpık betonlaşmasından hiç ders almamış olarak, öngörüsüz, çapsız yerel politikacılar yüzünden daha fazla rant, akrabaya hısıma eşe dosta daha fazla parsel çıkarabilmek için çarpıklıklara hep göz yumulmuştur…

Süreç içinde siyasi iktidarların kıyı kentlerinin turizm alanlarını belediyeleri dışlayarak planlaması; ilk başlarda çok iyi bir durum gibi algılanmışsa da; Siyasi iktidarın çevre sorunlarını, turizmi, doğal, tarihsel ve kültürel dokuyu dikkate almadan sadece paraya-ranta- yönelik planlamaları da betonlaşmayı daha çok artırmıştır.

Didim Derneğinin yargıya taşıdığı;  Özelleştirme İdaresinin Didim Manastır Koyu’nda yıllar önce Turizm Bakanlığının daha insani, daha doğal olan yüzde onluk çok fazla katlı olmayan projesini daha fazla gelir getirmek düşüncesiyle yüzde ellilik(beş kat) orana çıkararak ve çok katlı olarak planlayarak satışa sunulması gibi…

***

Didim örneğinde olduğu gibi turizme yönelik kıyı kentleri, gerek yerel yönetimler tarafından gerek hükümetler tarafından yanlış anlayış ve politikalar yüzünden hızla betonlaşmayla birlikte çarpıklaşma sürecine girmiştir. Balık çiftlikleri denizleri kirletmiş, denizin çöpçüsü deniz patlıcanları kökünden kurutulurcasına avlanmıştır… Orman alanlar inşaat alanlarına çevrilmiş ya da yangınlara kurban edilmiştir… Doğal yaşamı destekleyici ve koruyucu bir çalışmanın içine girilmemiştir. Tüm bunlar yaşanılır bir çevre için geri dönülmez sorunlar yaratmıştır…

Didim’in acil çözüm bekleyen başta çevre sorunları olmak üzere güncel birkaç sorunundan da kısaca bahsetmek istiyorum…

1-Parlamenterlere giderken yeni yapılan Amfi Tiyatronun karşısındaki çamlık özelleştirme dairesi tarafından inşaat yapılmak üzere satılma sürecindedir.  Bu çamlığın yok olması anlamındadır. Bundan vazgeçilmeli o alan çamlık olarak kalmalıdır.

2- Yeni yapılan Amfi Tiyatronun yeşil alan olarak düzenlenen alanının SSK’ya ait olduğu ve bu alanın satılmak üzere tekrar ihaleye çıkarıldığı-çıkarılacağı- bilinmektedir. Bu alan satıldığı zaman Amfi Tiyatronun bir özelliği kalmayacaktır… Bu alanın ihalesine Didim Belediyemiz veya Büyükşehir Belediyemiz girmelidir ya da SSK’ya başka bir alan gösterilerek takas yoluna gidilmelidir…

3- Taşburnu Balıkçı Barınağı; Didimli Balıkçılar ve Didimliler için çok önemlidir. Bu Barınağın ihale edilmesi gündemde… İhaleye Büyük Balık Çiftliklerinin de gireceği söyleniyor… Bu durum Didim’in yerel balıkçılığına bir darbe gibi olacaktır. Daha kötüsü zaten Didim Denizini kirleten bu Balık çiftlileri bu barınağa yerleşerek; burayı bir üs olarak kullanarak daha fazla bir çevre kirliliğine de neden olacaklardır…

Didim Balıkçı kooperatiflerinin ihaleye girmeleri ve girseler bile bu şirketlerle rekabet etmeleri zor görünüyor…

Bu konuda da Büyükşehir Belediyemizin devreye girmesini umuyoruz ve bekliyoruz…

***

Kıyı kentlerinin yerel yönetimlerinin yapısına parti farkı gözetmeden şöyle bir bakınız… Belediye Meclis üyelerinin çoğunluğunun inşaat işleriyle, emlak işleriyle uğraştıklarını görürsünüz, bu durumun bazı zaman babadan oğula bir miras gibi geçtiğini de şahit olursunuz… Büyük inşaat şirketlerinin sahipleri kendileri aday olmasalar bile bir adamlarını bir yolla Meclis üyesi yapmak için uğraşırlar…

Tüm bunlar yapılan inşaatlar da çarpıklığı ve haksız kazançları da beraberinde getirerek kent dokusunu ve estetiğini bozar…

***

Didim, ya tüm bu çarpıklıkları yenmek için toplu bir mücadelenin içine girerek geleceğini kurtararak yaşanılır bir turizm kenti olacak ya da rant avcılarına teslim olarak, öylesine betonlaşmış sağlıksız, geleceksiz bir kent olacak…

Bu, Didim için bir yol ayrımıdır.

Didim hangi yolu seçecek göreceğiz…