Yaşadığı ülkesini bırakıp başka ülkeye giden ve orada yerleşen kimseye göçmen denir.Tehlikeli bir durumdan kaçarak güvenli bir ülkeye sığınan kimseye mülteci denir.
Göç edenin hazırlanmaya zamanı vardır, sosyal ve tahsil durumuna göre şahıs, gideceği ülke hakkında bilgi edinir.Amerika, Kanada ve Avustralya gibi göç ülkesi olduklarını kabul eden ülkeler, ihtiyacı olan göçmenleri seçerek ülkesine kabul ettiği için uyumda başarı göstermiş sayılır.Altmış yıllarında Almanya’ya konuk işçi olarak gelen Türk işçileri için uyum söz konusu değildi. İşleri sona erince geri gönderilecekti, zaten işçi biraz para biriktirdikten sonra kendisi geri dönecekti. Ekonomik ve sosyal nedenlerle bu mümkün olmadı. Böylece tam altmış yıl sonra Almanya göç ülkesi olduğunu kabul etmek zorunda kaldı. Uyuma önem vermediği hatasını kabul ediyor. 2024 yılı itibarıyla seçerek göçmen kabul ediyor.
Gerek Türkiye’de gerek Almanya’da öncü düşünürler Almanya Türk Toplumu ile Suriye’den gelen sığınmacıların hepsine göçmen diyor.
Göçmen ve mülteci kavramlarını bilerek karıştırıp huzursuzluk çıkararak oy avcılığı yapan Almanya için Alternatif partisine (AfD) fırsat vermemek amacıyla bu konuya, dilin gücüne dikkat çekmek istiyorum.Sanki yirmi beş milyon göç kökenli insan sorunlu gibi gösteriliyor. Halbuki Suriye’den sığınanların sayısı Ukrayna’dan gelenlerden daha az olduğu halde sorun çok büyük olarak gösteriliyor.Almanya’da yaşayan üç buçuk milyon Türk ve Türk kökenli Almanların yerleşme süresi altmış dört yıla yayılıyor. Hepsi birden gelmedi, ikinci ve üçüncü neslin başarıları, ilk neslin kendi çabalarıyla uyum sağlamış olduğunu gösteriyor. Türkiye’ye döviz götürerek, yazlık alarak, yatırım yaparak hizmet etmiştir. Aynı zamanda Almanya’ya savaştan sonra ülkeyi yeniden onarımda iş gücüyle katkı saplamıştır.Batı Almanya’ya BRD gelen işçiler sağlık kontrollerinden geçerek geldi. Kalacağı yurt, çalışacağı iş yeri belliydi. Kanun ve kurallar uygulanıyordu. Ait olduğu işçi sınıfına verilen imkânlara göre hareket ediyorlardı. Zamanla aile fertlerini yanlarına alabildiler. 
Doğu Almanya’ya (DDR) Vietnam ve Afrika’dan gelen konuk işçilere verilen yasaklar ve yaşam şartları çok daha ağırdı. Yerli halkla ilişki yasak edilmişti.

 Göçmen ile sığınmacı, mülteci arasındaki farkı anlamak için Vanessa Vu ve Ahmad Katlesh’in yazdığı Sessiz olan yere gel, Komm dahin, wo es still ist, araştırma kitabını okumak lâzım.
Vanessa Vu gazeteci, ailesi Vietnam’dan Doğu Almanya’ya gelmiş, kendisi sığınmacılara ait yurtta Bavyera eyaletinde 1991 yılında dünyaya geliyor. Liseyi bitirip üniversite tahsili yapabilmesi çok zorluklar sonunda mümkün oluyor. İşçi sınıfından yüksek tahsil yapan ikinci neslin geçirdiği zorlu basamakları birçok makalemde dile getiriyorum. Ama Doğu Almanya’ya gelen ilk nesil, olağanüstü gayretle daha zor şartlarla çocuklarına daha iyi bir gelecek sağlıyor.
Ahmad Katlesh on iki yıl önce Suriye’de savaşın verdiği yıkıcı etkilerini yaşıyor. Evini kaybediyor, ailesinden ayrılıyor, yaşama tutunmaya ve hayatta kalma mücadelesi veriyor. Üniversite tahsilini yarıda bırakmak zorunda kalıyor. Ürdün’e kaçabiliyor, 2017 yılında Almanya’ya sığınıyor. Yazar, Almanya’da Heinrich Böll vakfından aldığı bursla hayatta kalma mücadelesine davam ediyor.
Dans esnasında tanışan çift, internet çağının verdiği avantaj ile yazarak iç dünyalarını birbirlerine açıyorlar. Ahmad Arapça, Vanessa Almanca yazıyor. Yazışmaları aynı evde veya yolda devam ediyor, çeviri yöntemiyle derin, edebi, tarihi, felsefe ve sosyal konularda tartışabiliyorlar. 
Birisi göçmenin yaşadığı sorunları aşıyor, diğeri mülteci olma zorluklara karşı mücadele ediyor.
Göçen geride kalan ailesini o ülkeyi ziyaret edebiliyor. Ama sığınmacı devam eden savaş nedeniyle geride bıraktığı ailesini ziyaret edemiyor. Göçen sınırlı da olsa Avrupa’da seyahat edebiliyor. Ama sığınmacı kendisine gösterilen yurtta kalmak, yaşamak zorunda.
Vanessa Almanya’da ailesinin ve kendisinin bizzat yaşadığı ırkçılığa karşı çok hassas. Ezici, yıpratıcı baskı yirmi yaşından sonra Alman vatandaşı olunca biraz azalıyor.
Ahmad Suriye’de gece yağan bombalarda ölenleri, sabah olunca toplamalara şahit oldu. Bu nedenle ölüm tehlikesi olmayan, şiddet içermeyen aşağılama, hor görme ve öteki yapılmaya karşı daha dayanıklı. Baş örtülü olduğu için aşağılanan ablasını nasıl uyaracağını düşünüyor.
Vietnam ve Suriye geçmişte Fransa’nın sömürgesi olduğu için birlikte Fransa ziyareti olumlu deneyim olarak tarihlerine kaydediliyor.
Araştırma kitabı bir roman ve masal gibi sevgiyle sona eriyor. Biyografilerinde geçirdikleri dram, birbirlerine daha iyi, sıkı bağlanmayı, anlamalarını sağlıyor. Yazma ve konuşmaları ruhsal sağlıklarına iyi geliyor.Vanessa Vu gazeteci olarak ZEIT Online internet gazetesinde yazıyor. Göç, Irkçılık ve Sosyal eşit yaşam konularını işliyor. Her ay Schaubühne’de (Berlin) sınıflara bu konularda konferanslar veriyor. 2018-2023 yılları arasında Podcasts “Rice and Shine” yayında eş yönetici olarak Theodor Wolff, Helmut Schmidt ve G.E. Lessing ödüllerini alıyor.
Ahmad Katlesh 1988 yılında Suriye Şam’da dünyaya geliyor. Üniversite’de Matematik yüksek tahsilini yarıda bırakmak zorunda kalıyor. 

 Savaş esnasında yazdığı bir hikâye ve savaş yüzünden Ürdün’e sığınıyor, orada gazeteci olarak hayatta kalma mücadelesi veriyor. 
2017 yılında Heinrich Böll Vakfı’nın verdiği bursla Almanya’ya geliyor. Mülteci, sonra göçmen olması kabul ediliyor. Kısa öyküler ve şiir kitapları Arapça yayınlanıyor. İlk Almanca kitabı 2020 yılında Parmağın Hafızası, Das Gedächtnis der Finger yayınlanıyor. Bavyera Güzel Sanat ödülüne layık görülüyor. Yayın bursu alıyor, Taklam adıyla yayında edebi eserleri Arapça milyonlarca izleyiciye okuyor. Kitabın basıldığı 2024 yılında yedi yıl sonra Alman vatandaşlığına müracaat ediyor. Her ikisi de çalışarak, iyi örnek model olarak bu ülkeye hizmet edecekler. Ama basın ve medyada görülmez, duyulmaz olacaklar.Alman anayasası 16d paragrafına göre mülteci oturma hakkı alması için gereken şartları yerine getirmesi gerekiyor. Irkı, milliyeti, dini ve politika düşüncesine göre geldiği ülkede ölümle tehdit ediliyorsa, oturma izini aldıktan sonra çalışma hakkını alabiliyor.
Popülist, nefret söylemleriyle oy avcılığı yapan sağ, tutucu parti temsilcilerin dilini kullanmamaya, bilhassa Türkçe yazan ve yayın yapan basın ve medya özen göstermelidir.
Solingen’de bıçak saldırısıyla Suriye’den gelen bir mülteci terörist üç insanın ölümüne, sekiz kişinin yaralanmasına sebep olmuştur. Mültecilerin iyisi veya kötüsü ayrımı kolay olmuyor. Göçmen alırken her ülke iyisini, kalitesini seçme hakkına sahiptir.
BATI gezegenimizde uyguladığı politikayı da konuşmalıdır. Çıbanın başı o ülkelerde ezilmelidir. Psikolog, sosyolog ve sosyal bilim insanlar devletleri idare edenleri uyarmalıdır. Yalnız güvenlik konusu tartışılıyor. Terör organizelerin, örgütlerin çıkış nedenleri, tarihi de gündeme gelmelidir, ki tarihte işlenen hataların, tekrarların önlenmesi sağlanmalıdır. Hiçbir bebek terörist olarak dünyaya gelmiyor.

Hoşça kalın!

Kaynaklar:

BR TV, Puzzle Yayını, Özlem Sarıkaya

Vanessa Vu, Ahmad Katlesh, Komm dahin, wo es still ist,
Rowohlt Verlag, Hamburg Juni 2024, [ebook]

ISBN: 978-3-644-01617-0

http://www.rowohlt.de