Yörük Ali Efe 1895 yılında Sultanhisar İlçesinin Kavaklı Köyünde dünyaya gelmiş, 23 Eylül 1951 tarihinde Bursa Devlet Hastanesinde vefat etmiştir. Yörük Ali’nin babasının adı Yörük Abdi, Anasının adı Fatma Hanımdır. Her ikisi de Sarı Tekeli aşiretindendir. Bu nedenle Ali küçüklüğünden beri Yörük lakabıyla tanınmaktadır. Yörük Ali’nin iki hanımından Abdi, Zehra, Faruk, Cengiz, Mehmet Ali, Saniye, Doğan, Alparslan ve Meral adında çocukları olmuştur. 
    Yörük Ali bir buçuk yaşına geldiğinde babası vurularak öldürülünce yetim kalır. Annesi Fatma Hanım da Kavaklı Köyünden Kasap Osman’la evlenir. Kasap Osman Türkmen Kahvelerinde kebap pişirip satarken küçük Ali gündüzleri üvey babasına yardım eder, geceleri de koyun ve keçiden oluşan sürülerini güderdi.
    Yörük Ali Babasının ölümünden sonra en çok Halası Zehra(Zalha) dan yardım ve himaye görmüş, ondan terbiye almıştır. Yörük Ali 15 yaşına geldiğinde Zalha ve Ayşe Halaları tarafından Atmaca Yörüklerinden Nurcihan  Hanımla evlendirilir. Küçük olmasından dolayı attan gelini indiremediğinden töre gereğince Feride Molla Hanımla ikinci evliliğini yapmıştır. 16 yaşında baba olan Yörük Ali İlk çocuğuna babasının anısına Abdi adını vermiştir.
    Daha 20 yaşına gelmeden vücudunun gelişmiş olmasından dolayı Yörük Ali askere alınır. Askerde bir Ermeni subayının kendisine dövmesini tahammül edemez, aynı köyden arkadaşı olan Hasan Hüseyin Tahir’le birlikte firar eder. Asker kaçağı olarak köyünde duramayacağı için Alanyalı Molla Ahmet Efe’ye kızan olmak için başvurur. Efenin kızanları Yörük Ali’nin yaşının küçük olmasından dolayı itiraz ederler. Alanyalı Molla Ahmet Efe çok kültürlü ve ileri görüşlü birisi olduğundan Ali’deki yeteneği ve zekayı fark ederek : “Ali benim yanımda kalacak,  O ileride, bir şahin, bir yiğit, bir kahraman olacak” diyerek yanına kızan olarak alır.
    Alanyalı Molla Ahmet Efe Yörük Ali’nin yetişmesi için elinden geleni yapmıştır. Yörük Ali kısa zamanda fikren ve ruhen yetişmiştir. Keskin nişancılığı, çalışkanlığı, pratik zekası ve cesareti ile kızanların yanında yerini alarak Baş zeybekliğe yükselmiştir. Alanyalı Molla Ahmet Efe’nin vurulmasından sonra O’nun yerine Yörük Ali, Efe olmuştur. Düze inmek isteyen Yörük Ali Efe affın çıkmasını beklemiş, iki sene sonra af çıkınca Çine’nin yağcılar köyüne yerleşerek kendisine bir ev yaptırmıştır.
    Birinci Dünya Savaşının sonra ermesinden sonra Osmanlı İmparatorluğunun toprakları işgal edilmeye başlanmıştır. Ege Bölgesi ise Yunanlılara verilmiştir. Büyük Helen İmparatorluğunu tekrar diriltmek hayaliyle Yunanlılar 15 Mayıs 1919 da İzmir’e asker çıkararak işgal etmişlerdir. Yerli Rumların yardım ve yataklıklarıyla yağma, yakma, yıkma ve katliamlarla Yunanlılar ilerlemeye başlamış, 27 Mayıs 1919 günü de Aydın İlimizi işgal etmişlerdir. Halk büyük bir panik içinde İtalyan’lara verilen Menderes Nehrinin güneyine, hatta Sarayköy ve Denizli’ye kadar göç etmek mecburiyetinde kalmışlardır. Savaştan savaşa sürüklenen Osmanlı İmparatorluğu gençlerinin çoğunu bu savaşlarda şehit verdiğinden topraklar ekilip biçilemez hale gelmiş, az sayıdaki ekin tarlaları da Yunan Askerleri veya işbirlikçi yerli Rumlar tarafından yakılarak bütün ülkede kıtlık meydana gelmiştir. Kıtlığın üstüne üstlük halk da sıtmadan kırılmaya başlamıştır.
    Menderes Nehrinin güney kesimleri muhacirlerle dolmuş 300 kişilik köyler 40-50 binlere ulaşmıştır. Bu kadar kalabalık nüfusa da yedirip içirmek çok zor olmuş, bebekler ve çocukların çoğu açlıktan ölmüştür. Yunan askerleri ise devamlı katliamlar yapmakta, genç kızlarımızın ırzlarına geçmektedirler
    İşte bu şartlar altında Yörük Ali Silahlanarak düşmana karşı gelmeye çalışır. İlk etapta Yenipazar’ın Donduran Köyüne yerleşerek etrafına gönüllü toplamaya başlar. Toplanan 60 kişilik gönüllü ile Menderes Nehrini sallarla geçerek Sultanhisar’a ulaşır. Buradaki Malgaç Çayının kenarına kurulmuş çadırlı Yunan Karakolunu 15 Haziran 1919 da basar, Karakoldaki Yunan askerlerinin tamamını imha eder.
    Bu olay bütün Türkiye’de duyulur. Yörük Ali’nin namı da artar. Erkek, kadın ne varsa Yörük Ali’nin maiyetinde gönüllü olurlar. Millet de bir ümit ışığı doğar. Düzenli olmayan milis kuvvetleriyle düşmana zayiat verdirilebileceği anlaşılır. Yörük Ali Efe topladığı kuvvetlerle Sultanhisar’dan Aydın’a kadar savaşa savaşa 30 Haziran 1919 da Aydın’a gelir. Aydın’ı da Yunan İşgalcilerinden kurtarır. Bu savaş esnasında dillere destan bir olay meydana gelir. Bu olay: Yunanlılar mitralyözlerini bey caminin minaresinin içine kurmuşlardır. Mazgal deliğinden Yörük Ali’nin kızanlarına ve gönüllülere ölüm kusmaktadır. Bugünkü Atatürk Meydanının olduğu yer o zaman mezarlıktır. Fakat Makinelinin nereden ateş ettiği bir türlü anlaşılamaz. Sonunda Yörük Ali iyice dikkat eder, bakar ki minarenin mazgal deliğinden ateş ettikçe ateş çıkmaktadır. Efe bir nişan alır tek kurşun atar, makineliyi kullanan yunan askeri tam alnından vurulmuştur. Makineli tüfek hemen susar. Bunun üzerine Yunanlılar Aydın’ı terk ederek İzmir istikametine doğru çekilirler. 4 gün sonra Yunanlılar takviye güçlerle ve o zamana göre modern silahlarla tekrar Aydın’ı işgal ederler.
    Yörük Ali Efe Umurlu’dan Menderes Nehrine kadar uzanan 60 km lik istihdam kazdırarak bir savunma hattı kurar. Yörük Ali’nin bu başarıları Kuva-yı Milliye üzerindeki nüfuzunu da arttırır. 57. Tümen tamamen Yörük Ali’ye tabi olmuştur. 60 Km.lik savunma hattı boyunca  iki gün içerisinde 2000 kişilik kızan ve gönüllü toplanmıştır. Bu gönüllülerden önce 2 tabur kurulmuş, daha sonra gelen gönüllülerle bir tabur daha kurularak Milli Aydın Alayı teşekkül etmiştir. Bugün Ordumuzdaki 35.Alay “Yörük Ali Efe Alayı” olarak muhafaza edilmektedir.
    Yörük Ali Efe’nin kurmuş olduğu bu cephe tarihte Köşk Cephesi olarak geçer. Düşman bu cepheden ileriye 13 ay, 8 gün bir adım atamamıştır. Bu cephenin önemi çok büyüktür. Çünkü bu cephe Atatürk ve Silah Arkadaşlarına 13 ay, 8 günlük bir zaman kazandırmıştır. Bu düzenli ordunun kurulmasında az bir zaman değildir. Yörük Ali Efe düşman karakollarına sayısız baskın düzenlemiş, onlara hiçbir zaman dirlik düzenlik vermemiş, sayısız zayiat verdirmiştir. Gökçen Efe’nin zor anında yardımına koşmuştur. Üç yol  savaşlarına katılmıştır.
    9 Eylül 1922 de Düşman denize dökülürken İzmir’e ilk giren komutanlar arasında Yörük Ali Efe de bulunmaktadır.
    Yörük Ali Efe savaş bittikten sonra önce Sultanhisar’a yerleşmiştir. Daha sonra buradan İzmir Buca’ya göç ederek oraya yerleşmiştir. Aydın’dan İzmir’e gidip gelirken bir tren kazasında iki ayağını da kaybeder. Bundan sonra Yenipazar’a gelip yerleşir. Yörük Ali Efe TBMM tarafından İstiklal Madalyası ve Albay rütbesiyle taltif edilmiştir.
    Yörük Ali Efe 23 Eylül 1951 tarihinde vefat ettikten sonra naaşı Yenipazar Muslu köyüne defnedilmiştir. Daha sonra evi müze haline getirilince, naaşı bu kez evinin bahçesine getirilmiştir. Yenipazar’da Yörük Ali Efe müzesini görmeyenlere, görmeleri için tavsiye ederiz. Ruhu Şad olsun.