Aşırmak:

Çalmak, hırsızlamak, araklamak, yürütmek gibi anlamları içerdiği gibi “ganimet” adıyla bir kutsiyete de bürünebilir…

Sömürmek,  sömürge, koloni, fethetmek, sefer düzenlemek gibi kavramlar da aşırmaya yönelik eylemlerin bir uzantısıdır…

Ben de yazımın başlığı olan “Aşırmanın Hazzı” kavramını günümüzün ünlü filozoflarından Slavoj Zizek’ten aşırdım…

Anadolumuz’un bir köyünde; 14 yaşında bir köy çocuğu hırsızlıktan yargılanmaktadır.

Yargıç: “Bu küçük yaşta hırsızlık yapmaya utanmıyor musun” diye çocuğa sorar.

Mahkeme salonunda bulunan çocuğun annesi hemen yanıtı yapıştırır.

“ Gadasını aldığım Hakim bey, daha onun ilk avıydı” der…

Bu arada aşırmaya yönelik olarak; bir güce dayanarak zorla, hile ile, bir oldu bittiyle bir yeri, malı mülkü ele geçirmeye yönelik “talan” kavramını da bir yere koymak gerekir. Bu duruma Talan ekonomisi de diyenler var…

Yasalar yoluyla belirli kesimler de aşırmanın hazzına ulaşabilirler… Örneğin Milletin vekilleri; iş kendilerinin maaşına gelince hemen birlikte hareket ederek; Milletin bütçesinden önemli bir miktarı aşırırlar…Yasalar yoluyla açılan aşırmalara daha birçok örnekler verebiliriz…

***

“Aşırmanın hazzı” sizde de birçok çağrışımlar yapabilir…

Öncelikle “haz” kavramı üzerinde biraz durmak gerekir.

Haz, zevk almaktır.

Yaşamdan zevk almayı amaç edinen öğretilere ilkçağ kaynaklı olarak hedonizm deniyor.

Bu öğretiye göre, zevk doğası gereği iyi acı ise doğası gereği kötüdür. Zevkin acıya bir üstünlüğü vardır. O halde acıdan kaçınıp, hazza yönelinmelidir.

Yaşamın her alanını haz almaya göre düzenleyebilmek olası mıdır ya da doğal bir durum mudur? Doğa da bunun bir karşılığı var mıdır? Devamlı hazlar içinde yüzenler mutlu mudur?

Hazları doğuran ve tanımlanır yapan acılar mıdır? Kısaca acı bilinmeden haz bilinebilir mi?

***

Haz iyi midir, kötü müdür? Hazlar iyi hazlar, kötü hazlar diye ayrılırlar mı? Acının, zalimliğin, diktatörlüğün ve benzerlerinin kişilerde haz yarattığı söylenebilir mi?...

Bu konu ilkçağlarda da tartışılıyordu, günümüzde de tartışılmaya devam ediyor… Dünyanın temelini hazcılığa dayandıran görüşler olduğu gibi hazcılığa karşı duranlar ve ölçülü yaklaşan anlayışlar da vardır…

Hazcılığın göreceli olarak en zayıf, diğer ifade ile benimsenmediği veya benimsetilmediği çağ Ortaçağ’dır… Ortaçağ’da bu anlayış- bu öğreti- dinsel doğmaların kıskacındaydı diyebiliriz… Bu durum, Kilise babalarının toplumu dinsel amaçlara doğru yönlendirmelerinden, baskılamalarından kaynaklanmaktadır. Haz – hazcılık- dinsel yönden iyi karşılanmamakta, dine karşı bir duruş olarak da algılanmaktaydı…(Dinin, dinsel ritüellerin kişiye haz verip vermediği sorgulanmamış olabilir)

İslam Dininde ve kültüründe ağlamanın- gülmeye bir üstünlüğü vardır. Gülmenin insanda bir haz yarattığı ve gülmenin mutluluk hormonu olan serotinin salgıladığı da bilimsel olarak ortaya konmuştur… Arabesk Müzik, acıların müziği midir? Acılardan haz almak- zevk almak mıdır ? Dramları, acıklı filmleri çok seven bir yanımız var ? Bu süreç içinde; bu filmleri izledikçe  haz almaya mı yöneliyoruz?

Bu durum da kafamız karışıyor değil mi? Belki de felsefe yapmak kafaları karıştırmaktır…

***

İyi ve mutlu yaşamın nasıl olabileceği, iyi ve mutluluğun ne olduğu sorularını insanoğlu hep kendine sora gelmiştir. Bu sorgulama etiğin-ahlakın- doğuşuna yol açmış ve mutluluk ve haz sorgulanmaya başlamıştır… Hazzın ölçülülük olduğu düşüncesi ilkçağ düşünürlerinde de günümüzün düşünlerinde de önemli bir yer tutar… Asıl sorun ölçülülüğe nasıl ulaşılacağıdır… Ölçülülük kendiliğinden hazır bulunan ve kolayca elde edilebilecek bir şey değildir…

İlkçağlardaki hazcılığın, günümüzdeki uzantısı faydacılıktır… İlkçağlarda Sokrates’çi Kyrene okulunun temel anlayışını hazcılık oluşturuyordu. Okula göre: Yaşamda haz, başlı başına ve kendisi için amaçtır, dolayısıyla haz iyidir. Haz, yaşamda en temel şeydir ve canlı varlığın yaşamının temel amacıdır.  İlkçağın hazcılarından Epikoros’a göre İnsan için iyi olan tek şey hazdır, acı ise kötüdür… Yeniçağda gelişen faydacılık ilkesinin temeli de buna dayanıyordu. Jeremy Bentham, Jamaes Mill, J.S. Mill faydalı olan her şey iyidir ve yararlıdır. Önemli olan erdem değil sonuçtur… İlkçağ filozofu Platon ise bunun tam tersini düşünüyordu. Ona göre mutluluğa hazla değil, yalnızca erdemle ulaşılabilinirdi…

Görüldüğü gibi haz, hazcılık, erdem konusunda insanoğlunun aklı dünde karışıktı, bugünde karışıktır…

***

Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi - piramidi- insanoğlunun tatmine, hazza yönelmesinin bir

Bir başka şekli gibidir… İlk basamak olarak fizyolojik ihtiyaçlar (nefes alma,yeme, içme, sevişme gibi) ikinci basamak olarak insan oğlunun ihtiyacı güvenlik ihtiyacıdır. Üçüncü basamak ait olma ve sevilme ihtiyacıdır. Dördüncü basamak değer ihtiyacı… En üst basamak ise kendini gerçekleştirebilme ihtiyacıdır…

Görüldüğü gibi tüm bu ihtiyaçlar bir tatmin olma ihtiyacıdır. İlk basamağın ihtiyacı – tatmini- gerçekleşmeden diğer basamaklara geçebilmek zordur. En zor basamak ise insanın kendisini gerçekleştirebilmesidir. Tüm bu hiyerarşik düzende bir tatmin – haz- duygusu hâkim durumdadır…

Dünyayı kana bulayan Adolf Hitler’in alt benliğinin güçlü olması, kendini gerçekleştirebilmesi için her yolu mubah görerek ölümlerden-öldürmelerden haz aldığını söyleyebiliriz. Hatta yenilgiyle biten savaş sonrasında intihar etmesinin de hazza yönelik olduğunu söyleyebilmek mümkündür…

Günümüzde her ne olursa olsun diyerek liderliğinin, diktatörlüğünün hazzını gerçekleştirmek için bu yönde toplumlara acı veren, kendisi de bu acılardan büyük hazlar duyan sözde liderlerle karşı karşıyayız… Hırsızlıktan, öldürmekten, öldürtmekten, şiddetten haz duyan anlayışlar hep içimizde var ve olmaya devam ediyor…

Zizek’in “Aşırmanın hazzı” betimlemesi ben de bu çağrışımları yaptı…

Haz konusunda ölçülülüğe dikkat edin diyeceğim ama ölçülülük nedir, bilmiyorum…

***

Bu arada aşırmak- hırsızlık- hakkında Dünya Halkları Atasözlerinde ne demişler bir de ona bakalım…

*Hırsız, herkesi hırsız sanı. Alman

* Hırsız asılana kadar çalmaya devam eder. Rus

* Hırsızlar, şimdi ve sonra asla dinlenmezler. Japon

* Hırsızlıkla zenginleşen hırsız beyefendi sayılır. İngiliz

* Yasalar tasarlanır tasarlanmaz hileler başlar. İtalyan

* Hırsız uyuyorsa çaldığını emniyete almıştır. Senegal

* Başkasını yününün peşinden giden, evine soyulmuş olarak döner. Balkanlar

* Hırsızlarla, hırsızları yakalarsın.

*  Minareyi çalan, kılıfını hazırlar. Türk

* Büyük hırsız, küçük hırsızı asar. Alman

* Büyük hırsızlar da lordlar tarafından onurlandırılır… Lituan