Vergiden kaçırılan her kuruş, hepimizden çalınmış sayılır. Aynı şekilde, hepimize ait olan şeyler, bizlerin onayı olmadığı sürece başkalarına verilemez! Hepimizin katkısı ve alacağı olan ve tahakkuk etmiş olan vergiler şeffaf ve haklı gerekçeler olmadan muafiyetlerin konusu olmamalıdır(!) Ayrımsız olarak ve sosyal adalete dayalı yapılan ve haklı nedenlere dayanan yardımlar, tartışma konusu değildir. Kamu yararı gözeten yardımlarda aynı kapsamdadır. 

 “2003 yılını esas aldığımızda 2023’e kadar aktarılan yardım tutarı 14 milyar liranın üzerinde. Elbette, kamu kaynaklarından verilen destekler bununla da sınırlı değil, vergi istisnaları, bina tahsisi, ulaşım aracı, makine-demirbaş alımı, inşaat harcamalarını karşılamak için sermaye desteği adı altında yapılan yardımlar da aralıksız sürüyor. Üstelik de Sayıştay’ın özellikle yerel yönetimlerden yapılan yardımlara ilişkin aksi yöndeki kararlarına karşın.

Sayıştay her yıl Meclis’e sunduğu raporlarında yardım yapılan kurumların saklanmaması gerektiğini belirterek, “Bu durumun sorumluluk ilkesi gereği hesap verebilirlik ve mali saydamlığı zedeleyecek nitelikte olduğu değerlendirilmektedir” değerlendirmesinde bulunuyor. Ancak iktidar ne mevzuat dinliyor ne de hesap yargısının uyarılarını… “(NURCAN GÖKDEMİR, BİRGÜN,20.12.2023)

Yasamanın en önemli görevi bütçe yapmak ve yaptığı bütçenin uygulanmasını denetlemektir. Bütçe yapmak ülke olanaklarının en akılcı bir biçimde ve ülke sorunlarını çözecek şekilde düzenlenmesidir. Bütçeler sadece paylaşımı değil, adil bir sosyal paylaşımında gerçekleştirildiği ve en üst düzeyde eşitliğin gerçekleştirildiği bir düzenlemeler manzumesidir. Bütçe birlikteliğin, güvenin ve güvencelerin kaynağıdır. Bütün bu olmazsa olmazları gerçekleştirecek olan, temsil yetkisiyle donatılan vekillerdir. Bir vekilin öncelikli sorunu bütçeyi yapmaktır. Bu yolla kendisine vekalet verenlere karşı sorumluluğunu gerçekleştirmiş olur. Bu temel gerçekten hareket ettiğimizde, vekillerin öncelikli sorununun, kendilerine vekalet veren seçmenlere karşı olduğunu görürüz. Bu öncelikli ülke sorunun ardından, bağlı olduğu partisine karşı sorumluluğu gündeme gelir. Temsil çok saygın görev algısı ile yerine getirilirken; temel hakların güvencesi, hukukun üstünlüğü ön koşulu ve ülke yararı gerçeği hiçbir biçimde ihmal edilemez. Hak, hukuk ve adalet kavramlarının bilinciyle hareket eden vekil; doğaya, varlıklara, tüm insanlık ailesine ve ülkesine karşı sorumluluklarının bilinciyle hareket eder. Temsili anlamlı kılan istenenleri, beklentilerin üzerinde gerçekleştirme üretkenliği ve yaratıcılığıdır.

Bütçe, ülke için neleri nasıl ve niçin yapacağını ilgili kesimlerle paylaşmaktır. Güvenilir ve doğru bilgiler vermek temel görevlerdendir. Parayı veren birey, parasının nereye nasıl ve niçin harcandığını bilmek ister. İhale yasasının her yıl yaklaşık olarak on kez değiştirilmesi güveni değil, kuşkuyu pekiştirir. Bütçe görüşmelerinde iktidar yaptıklarını ve neler yapacaklarını söylerken; muhalefet, yapılması gerekirken yapılmayanları ve yapılmaması gerekenleri söyler. Bu nedenlerden dolayı bütçe görüşmeleri, ulus adına yapılan en etkin ve demokratik denetim olmalıdır.

Bütçenin bütünlüğü çok önemli konulardan biridir. Hiçbir kaynak bütçe dışı kalmamalıdır. Meclisin onayı olmadan herhangi bir kaynak kullanımı olmamalıdır. Devlet olanaklarıyla vakıf veya dernek kurmak; kurumların ve demokratik örgütlenmelerin önünü kesmektedir. Azımsanmayacak miktarlardaki paraların kullanımı ve harcanması denetim dışı tutulmamalıdır. Bütçenin bütünlüğü bozulunca, buna bağlı olarak paylaşım ve yatırımlar, dar grupların denetimine geçer. Parayı kontrol edenler, yönetimin birinci dereceden belirleyicisi olurlar(!)

Bütçe bütünlüğünün bozulması, egemenliğin demokratik olmayan biçimde paylaşılmasıdır. Bütçeyi kullanan kurumlar, yasal ve yetki devri ile görevlendirilenler olmalıdır. Bütçenin uygulanması görevi yürütmenin, uygulamaların denetimi yasamanın ve sorunlara müdahale etme yargının görevidir. Bu görevler boşa düşürülemez ve görmezden gelinemez. Bir dernek, vakıf veya sarı sendika ayrıcalık kazanınca, bunun sonuçları yaşamın her alanına yansır. Bu gibi oluşumlar eşitlik ilkesine aykırıdır ve fırsat eşitliğini yok eder. Devletin bütünlüğü, varlığını sürdürmesinin güvencesidir. Devlete ait varlıkları bir biçimde devletten kaçırmak, hukukla ve adaletle bağdaşmaz! İstenmeyen ve demokratik olmayan güç odaklarının ortaya çıkmasına neden olabilir!...