Her yerin geçmişe dayanan tarihsel, kültürel bir dokusu vardır…

Birçok kültürel dokular,  o yerlerde üst üste de binmiş de olabiliyor…

Bir yerin kültürel dokuları, tarihsel mirasları sadece o yere ait olmayıp, tarihi bir miras olarak tüm insanlığındır…

Yaşadığımız Didim İlçemiz ve çevresi kültürel mirasların en yoğun olduğu yerlerden biridir… Aydın ilimizin de en çok ören yerine sahip olduğunu bu arada belirtelim…

Tüm bunları bir zenginlik olarak görmek varken; bazıları bu kültürel dokulardan rahatsızlık duymaktalar, sahiplenme konusunda da sıkıntı yaşamaktadırlar… Yok, Yunan Kültürüymüş, yok, Roma Kültürüymüş diyerek bu gibi değerleri kategorize ederek dışlamaya çalışmaktadırlar…

Öncelikle bu kültürel değerler uluslara aitmiş gibi gözükse de bu eserlere bir dünya mirası ve evrensel kültürün ürünü olarak bakmak gerekir… Zaten bu tarihsel kalıntıların çoğu, Dünya mirasları olarak tescillenmektedir…

Turistler de gidecekleri ülkelerin tarihsel, kültürel dokularını ve kendilerinde olmayan farklılıkları görmek için gelirler… Deniz, kum ve güneş ise ikinci planda kalır…

***

Bir zamanlar Didim Altınkum’a; Dünya’nın çoğu deniz kenarlarındaki ülkelerde olduğu gibi, esin kaynağını bölgemizin mitolojilerinden alan Denizlerin Tanrısı olarak adlandırılan Poseidon heykeli dikilmişti. Doğrusu, görsellik olarak, mitolojik çağrışımlar olarak ve evrensel kültürün bir göstergesi olarak çok sevmiştik Poseidon’u… Altınkum’da bir arkadaşımızla buluşacağımız zaman da Poseidon heykelini adres olarak verir olmuştuk… Süreç içinde bir fırtına sonrasında Poseidon heykeli yıkıldı, sonra kaidesi de kaldırıldı… Aradan yıllar geçti Poseidon’umuzdan bir haber yok… Umarız bu heykelimiz yerine konur, buluşma adresimiz kaybolmaz!

***

Hippodamos, Didim’e teftişe geliyor demiştik…

Kim bu Hippodamos, isterseniz önce onu kısaca bir tanıyalım…

Hippodamos Miletli hemşerimiz…

Dünya’nın bilinen ilk kent planlamacılarından… Perslerin saldırısıyla yakılıp yıkılan Milet Antik Kentinin ve daha birçok kentin, kent planlamasını da Hippodamos’un yaptığı biliniyor…

Hippodamus,(MÖ 5.Yüzyılda) bu Kentleri, birbirini dik kesen yollar ve bunların arasında kalan kare ya da dikdört­gen planlı yapı adalarından oluşan ızgara biçimli kent planına göre yapılmasını sağladı… İdeal kent nüfuslarını onbin kişi olarak düşünen ve planını da buna göre yapan Hippodamos’un, Kent planlaması tarihinde ızgara planı olarak da adlandırılan bu planı, yüz yıllar ve çağlar boyunca çoğu kentlerde uygulanmıştır…

Böylesine köklü tarihsel kültürel bir dokunun içinde yaşarken; ilçemizin yapılaşmasının daha sağlıklı, daha estetik olması için gayret göstermemiz gerekmez miydi?

2500 yıllık bu kentlerin ören yerlerini gezerken hayretler içinde kalıyoruz. O dönemin şartları ve teknolojileriyle bu estetik yapılar nasıl yapıldı diye de hep düşünüyoruz…

Günümüzde ise tüm teknolojik gelişmelere, mimar eğitimlerine rağmen kentler ucube birer beton yığınına dönüşmüş durumda…

Didim’de ne yazık ki estetikten yoksun betonlaşmadan kurtulamamıştır. Daha genç bir yerleşim yeri olarak; çevresindeki kötü yapılaşma örneklerinden ders alabilirdi ama ne yazık ki o dönemler Didim’i yönetenlerin bu yönde bir vizyonları olmadığından ders alınamamıştır… Estetikten yoksun yapılaşmanın yolunu bir ölçüde de ne yazık ki resmi daireler açmıştır… Didim’deki Belediye’ye  dair ve tüm resmi yapılara bakınız, bir beton yığınından başka bir şey göremezsiniz…

Dünya’nın ilk bilinen şehir planlamacısı hemşerimiz Hippodamos mezarından çıkıp gelse ve Didim’i görse nasıl hayal kırıklığına uğrayacağını siz düşünün…

Umarız bundan sonra, her şeye rağmen Didim’in geleceği estetik kent anlayışına göre kurgulanır. Mevcut yapılar üzerinde de görsellik adına estetik düzenlemeler yapılır…

Dileğimiz; hiç değilse bundan sonraki yapılaşmalarda; kentimizin tarihsel dokusuna, turizmine yönelik görsellikler adına planlı programlı ve estetik yapılar yapılsın… 

***

Bu yazımızın asıl konusu…

İlçemizde yapım aşamasında olan; 2. Koydaki Amfi Tiyatrosu üzerine…

Bu projenin aşamasına ve planına, ihale sürecine, beton yığını olacağına, otopark sorunları yaşanacağına ve estetik kaygılara yönelik eleştiriler yapıldı ve de yapılmaya da devam ediyor… Yaşadığınız yere dair sorunları çok fazla içselleştirseniz bir takım kaygıları haliyle yaşıyorsunuz ve de rahatsız oluyorsunuz…

Ben de bu konuda yazdığım iki yazımla bir takım eleştirilerde bulunmuştum…

Benim eleştirim, bu konuda uluslararası düzeyde bir proje yarışması açılmalıydı. Proje konusunda Didim Halkının görüşlerine de anketler yoluyla başvurulmalıydı. Tüm bunlar, halkın görüşlerinin alınmasıyla projeye halkı sahiplendirmek anlamını taşır ki; bu durum projeyi, Didimliliği ve kentlerine sahip çıkmayı daha çok güçlendirir… Proje yarışmasının açılmasının da ulusal ve uluslar arası düzeyde tanıtımı ve reklamı olurdu aynı zamanda. Ayrıca,  Didim ilçemizin tarihsel dokuları göz ardı edilmeden; betonlaşmanın yoğunlaşmayacağı, estetik bir amfi Tiyatro yapımında bu konunun ustası akademisyenlerden de görüşler alınabilirdi…

Artık bu tür eleştirileri geride bırakarak, önümüze bakmamız gerekiyor…

Testi kırılmadan önceki eleştiriler çok anlamlıdır… Araba devrildikten sonra yol göstermek de boşunadır…

Sahil yürüyüş turumda yolumu 2. Koya düşürüyorum ve bu sayede inşaatı devam eden Amfi Tiyatro’nun yapım aşamalarını gözlemleyebiliyorum…

Yapım aşamasında da bazı kaygılar giderilebilir, yapılan eleştirilerin yersizliği de ortaya çıkarılabilir… Dileğimizde bu yöndedir…

***

Diğer taraftan temeli atılmamış olan  “Didim Kültür Merkezi” projesi üzerine de Testi kırılmadan önce bir iki cümleyle görüşümü belirtmek istiyorum… Bildiğiniz gibi Didim Vergi dairesinin hemen bitişiğindeki alanın yarısı “Didim Kültür Merkezi” olarak planlanıyor…Neden yarısı ?..

Bu alanı ikiye böldüğünüzde “Kültür Merkezi” çok dar bir alana sıkıştırılmış gibi olur ki; çok yönlü olarak hiçbir işe yaramaz…

* Bu alanın tümünün Kültür Merkezi olarak planlanması için; başta siyasi iktidarın Didim’deki siyasileri olmak üzere tüm Didimli siyasilerin birlikte hareket ederek bu alanın tümünün kültür merkezi olarak kullanılması için girişimler başlatılmalıdır…

* Eğer bunlar olmuyorsa, proje olası iktidar değişikliğine kadar askıya alınmalı, acele edilmemelidir… Bu alanın yarısını kullanmak; yoğun betonlaşmayı zorunlu kılar, yeşil alanlara daha az yer ayrılmasına neden olur, sıkışmış kötü bir görüntü ortaya çıkar ki; bunun adı da yapmış olmak için yapmışlık olur ki;  işe yaramaz…

Aman ha! Hippodamos teftişe gelecek ona mahcup olmayalım…