Rıhtımın taş duvarına sıra sıra diziliyorlar... Oturup öyle denize bakıyorlar...

Belki otuz kedi...

Hiç kıpırdamadan, gözleri ufukta...

Cunda Adası'nın iskelesindeki garsonlara sorduk:

‘‘Neyi bekliyorlar?...’’

‘‘Teknelerini... Her birisinin bir balıkçı teknesi vardır... Sabahları erkenden balıkçıları yolcu ederler... Teknelere binip, balıkçılarla birlikte ava çıkan da olur... Kıyıda kalanlar dönüş saati yaklaştığında işte böyle gelip teknelerini beklerler...’’

Hiç kimse, hiç kimseyi böyle dikkatli, ama usanmadan, kımıldamadan, bir an olsun gözlerini başka yana çevirmeden bekleyemez...(Rıhtım Kedileri, Bekir Coşkun, Hürriyet Gazetesi)

Akdeniz, Ege, Marmara ve Karadeniz kıyılarımızda çok sayıda balıkçı kasabaları ve de köyleri vardır… Her balıkçının da av sonrasında sabaha kadar anlatacağı çok sayıda öykü vardır.

Bu kıyı kasabaları ve köyleri geçimlerini balıkçılıkla sağlarlar… Bir küçük aile şirketi gibi babalar oğullarıyla, kızlarıyla, eşiyle sabahın en erkeninde avlanmak için denize açılırlar…

Bilirler ki deniz kendilerinin ekmek kapısıdır… Ekmek kapılarına ihanet etmemek için ağlarına takılmış küçük balıkları tekrar denize atarlar, gereğinden fazla da avlanmazlar… Satacaklarını, kendilerinin yiyeceklerini ve de kasabada, köyde ekonomik durumu iyi olmayanlara da dağıtacakları payları ayırırlar… Tüm bunlardan da mutlu olurlar…

***

Her şeyi öykü gibi anlatıyorum ve siz de tehlikeli bir sona doğru geldiğimizi sezer gibi olmuşsunuzdur…

Bu anlattığım elbette özlemini duyduğumuz Didim İlçemizde de kısmen de olsa devam eden klasik, insani, çevreci sürdürebilir bir balıkçılıktır…

Ne yazık ki daha çok balık daha çok para hırsıyla denizlerimizin talan edilmesinin yolu süreç içinde açıldı ve açılmaya da devam ediyor… Artık her şeyin kökünü kazımaya başladık…

Didim ve çevresinde Denizlerimizin temizleyicisi –çöpçüsü- durumundaki Deniz Patlıcanları avına Didimlilerin karşı durmalarına dava açmalarına karşın kökü kazındı.. Şimdi avlayacak deniz patlıcanı bulamayan tekneler av sezonunun bitmesini beklemeden geri döndüler. Denizlerimize verilen zararlar ilerde kendisini gösterecek, ah, vah, deyip duracağız…

Daha büyük teknelerle, trol, algarna gibi dip kazıyıcılarla daha çok balık ve daha çok para hırsıyla, o özlemini duyduğumuz klasik balıkçılık bitirilmek üzere…

***

Yaşadığımız Didim ilçesi 30 yıl öncesinin küçük bir balıkçı kasabasıydı. Akköy, Akyeniköy ve Balat Köylüleri de önemli ölçüde balıkçılıkla uğraşıyorlardı.

Taşburnundaki balıkçı barınağından balık avına çıkılır. Avlanan balıklar hemen üst taraftaki Akköy- Didim karayolu üzerindeki küçük balık tezgâhlarında satışa sunulurdu. O güzergâhtan geçenler mutlaka buraya uğrar balıklarını alırlardı. Çoğu da benim yaptığım gibi Didim’den arabalarıyla Taşburun’a gelerek balıklarını alıp günbatımını izledikten sonra dönerlerdi…

***

Şimdi gelelim geliyorum diyen büyük tehlikeye…

Didim Taşburun Balıkçı Barınağı Hükümet tarafından ihaleye çıkarılıyor…

Didim, Akköy ve Akyeniköylü balıkçıların ihaleye girecek ekonomik güçlerinin olmadığı biliniyor.

Taşburnu açıklarında denizi kirlettiği, eko sisteme büyük zarar verdiği için Didimlilerle mahkemelik olan Balık Çiftlikleri bulunmaktadır. Bu balık çiftlikleri sahiplerinin Taşburun Balıkçı Barınağı ihalesine girme olasılığı; Didim’in klasik balıkçılığını bitirecek korkusu Didimlileri tedirgin etmektedir…

İstenenilen gayet basit, denizin eko sistemine zarar vermeden, vahşi bir avlanmadan kaçan insani, sürdürülebilir klasik olarak adlandırdığımız bir balıkçılıktır.

Dileğimiz, Taşburun Balıkçı Barınağının Didim- Akköy ve Akyeniköylü balıkçılarda kalmasıdır…