— DİDİM’DEKİ BİR ETKİNLİĞE DAİR-

Ülkemiz, hem siyasi hem de ekonomik anlamda bir çöküntü içinde…

Halkın geleceğe yönelik umutları da iyice sönmüş durumda…

Eskimişler, tükenmişler yöntem ve anlayış olarak birbirlerine çok benzeyenler sanki yeni-farklı-  şeylermiş gibi yine siyaset meydanlarında arz-ı endam ederek umut tüccarlığına soyunmaya devam ediyorlar…

Bu aynen eski kilimi bozup ondan bir heybe yapmaya benziyor…

Erken mi olur zamanında mı olur hangi durumda olursa olsun Ülkemiz tam anlamıyla seçim sürecine girmiş durumda…

Siyasi anlamda birbirlerine çok benzeyen, birbirlerinden türemiş, birbirleriyle süreç içinde hep birlikte hareket etmiş, çıkar ilişkilerine girmiş olan siyasi partiler Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı adıyla bir birlikteliğin içinde siyaset yapar duruma gelmişlerdir…

Cumhur İttifakı AKP, MHP ve BBP partilerinin ittifakından oluşurken;  Millet İttifakı da CHP, İYİ Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Partisinden oluşuyor…

***

Diğer taraftan kendi özgün siyasi yapıları ve duruşları farklı olan mevcut iki ittifakın dışında kalan partiler de var… Bu partiler, mevcut ittifaklar tarafından diğerleri, başkaları olarak nitelenerek bir ölçüde ötekileştirilen partilerdir…

Bu partiler,  tekelleştirilmiş, tek elden idare edilen medya kanallarında da yer verilmemesi gibi birçok nedenler yüzünden kendilerini seçmene tanıtmak yönünden büyük sıkıntılar yaşıyorlar… Ayrıca yasal partiler olmalarına rağmen, iktidar tarafından kamuoyuna düşman partiler olarak da devamlı lanse edilmektedirler…

Emek Partisi, Halkın Demokrasi Partisi, Türkiye İşçi Partisi, Yeşiller ve Sol Gelecek ve Halk Evleri’nin Didim Altınkum’da; “Hergün her şeye zam geliyor”, “Patronlara servet, emekçilere sefalet”, “Hakkımız olanı alacağız” sloganlarıyla;  katılım sağlayan halkın da görüşlerini özgür ortamda ifade ettikleri bir etkinliğe katıldım…

Mevcut iktidarın cami önlerinde, gece gündüz, mekân-zaman fark etmeden her yerde siyaset yapmasının serbest olduğu ülkemizde bu durum yukarda isimlerini saydığım partiler başta olmak üzere çoğu partilere- görüşlere kapalı olduğunu Altınkum’da sıkı polis kontrolü ve uyarısıyla bir kez daha görmüş olduk…

Çok değildiler ama etkin konuşmalarıyla; kendilerini dinlemeye gelenleri etkilediler… Mikrofonu sansürsüz olarak konuşmak isteyen herkese uzatarak; görüşlerini aldılar… Yerel birkaç gazeteciden başka bu etkinliği haber yapacak medya yoktu… Özellikle yurt dışında çalışan ve Didim ilçemizde tatil yapan emekçiler, pahalılığa dikkat çekerek, ülkemizdeki yaşam şartlarının, ülkemizde yaşayanları nasıl olumsuz etkilendiklerini gözlemleriyle anlatarak; etkinliğe destek verdiler…

***

Avrupalı bir emekçi asgari ücretiyle Didim’e gelip beş yıldızlı otellerde 10–15 gün tatil yaparken, gezerken tozarken; bizim ülkemizdeki asgari ücretli ve asgari ücretin üstündeki emekçiler, memurlar, işçiler tatil anlamında evlerinin eşiğinden atlayamadıkları gibi ucuz marketleri ve fırınları takip eder durumdadırlar…

Ülkemizin insanlarına bunu reva görenler; tekrar iktidar olabilme adına seçmenlerden hangi yüzle oy istiyorlar- isteyecekler- bu ise ayrı bir siyasal ve toplumsal bir sorun olarak karşımızda duruyor…

***

Ülkemizdeki seçmenlerin bir ikilem yaşadığını düşünenlerdenim… Buna kafa karışıklığı da diyebilirsiniz…

Seçmene bir ölçüde birbirine benzeyen benzetilen iki ittifakın partileri dayatılıyor gibi…

Seçmen, kendi oyunun boşa gitmesi gibi bir korkuyla karşıyadır. Seçim sistemi – baraj sistemiyle- bu korkuyu yaratıyor… Kamuoyunda, anketlerde, daha çok da düzmece anketlerde barajı aşamayacak partiler açıklanıyor… Seçmen de düşüncesine uyan partinin baraj altında gösterilmesiyle; bu durumda kendi partisi dışında başka bir partiye yönleniyor ya da oyunu kullanmaktan vazgeçiyor… Elbette bu anlayış ve kaygı gerçek anlamda bir demokrasinin gelişmesinin ve çok sesliliğin önündeki bir engel gibi duruyor…

***

Üçüncü ittifak olur mu; olursa seçmen bu ittifaka yönelir mi ?

En büyük sorun, bu üçüncü ittifakı kuracak partilerin sesi çoğu medya kuruluşları tarafından engelleniyor olmasıdır. Diğer bir sorun, resmi makamlarca tamamıyla yasal olan bu partilerin kamuoyunda düşman gibi ilan edilmesidir.

Seçmen, oyunun boşa gideceği korkusu dâhil tüm riskleri alarak cesaretli bir şekilde kendi özgün iradeleriyle bu partilere yönelecek midir?

Seçmen bu yönelimi yaparsa- yapabilirse- ülkemizde çoğu tabuları- korkuları- yıkmış olabilir…

Görüşmek üzere…