Demokrasi, tarih boyunca değişen ve gelişen bir yönetim biçimi olarak karşımıza çıkmıştır. Antik Yunan’daki doğrudan demokrasiden çağdaş temsili demokrasiye kadar uzanan bu süreç, halkın yönetime katılımı açısından farklı uygulamaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Günümüzde yalnızca seçimlere katılımın demokratik sürecin yeterli bir unsuru olmadığı, yurttaşların sürekli ve etkin olarak karar alma süreçlerine katılması gerektiği görüşü yaygınlaşmaktadır. İşte bu bağlamda diyalojik demokrasi ve kent konseyleri gibi katılım mekanizmaları önemli bir yer tutmaktadır.
Diyalojik Demokrasi Nedir?
Diyalojik demokrasi, halkın yalnızca oy kullanarak değil, aynı anda tartışarak, müzakere ederek ve ortak çözümler üreterek yönetime katılımını destekleyen bir demokratik modeldir. Jürgen Habermas’ın "iletişimsel eylem" ve "kamusal alan" kavramları, diyalojik demokrasinin temelini oluşturur. Habermas’a göre, sağlıklı bir demokrasi, rasyonel ve eşit koşullarda yürütülen kamusal tartışmalara dayanmalıdır. Farklı kesimlerin bir araya gelerek, karşılıklı anlayış ve saygı temelinde tartıştığı bir ortam, diyalojik demokrasinin özünü oluşturur.
Bu model; yurttaşları yalnızca isteklerini ileten pasif unsurlar olmaktan çıkarıp, sürecin aktif katılımcıları durumuna getirmeyi hedefler. Böylece demokrasi yalnızca sandık başında değil, yaşamın her alanında yaşayan bir düzen durumuna gelir.
Türkiye’de Diyalojik Demokrasi Olası mı?
Türkiye’de diyalojik demokrasi anlayışının yaşama geçirilmesi, çeşitli engellerle karşı karşıyadır. Siyasal kutuplaşma, toplumsal güven eksikliği ve medyanın taraflı tutumu, farklı görüşlerin bir araya gelerek sağlıklı bir müzakere süreci yürütmesini zorlaştırmaktadır. Ancak bu durum umutsuzluk yaratmamalıdır. Eğitim, sivil toplum kuruluşlarının güçlendirilmesi, medya okuryazarlığının artırılması ve hukuksal reformlar gibi adımlarla diyalojik demokrasi kültürü geliştirilebilir.
Bu aşamada kent konseyleri, yurttaşların karar alma süreçlerine daha doğrudan katılımını sağlama açısından önemli bir araç olarak öne çıkmaktadır.
Kent konseyleri; Türkiye’de yerel yönetimlerin katılımcılığı artırmak adına oluşturduğu bir platformdur. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 76. maddesi ile yasal çerçevesi belirlenen kent konseyleri, yerel yönetimler ile yurttaşlar arasında bir köprü işlevi görür. Bu konseyler; sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, akademisyenler ve yurttaşları bir araya getirerek, yerel yönetim kararlarının daha katılımcı bir biçimde alınmasını amaçlar.
Ne yazık ki Türkiye’de kent konseyleri çoğunlukla "göstermelik" bir işlev görmektedir. Sherry Arnstein’ın "Katılım Merdiveni" kuramına göre, bu tür platformlar genellikle "tokenizm" düzeyinde kalmaktadır. Daha açık anlatımla yurttaşlara danışma hakkı verilse de karar alma mekanizmalarındaki gerçek yetki büyük ölçüde yerel yönetimlerin elinde kalmaktadır. Bu durum, diyalojik demokrasinin uygulanabilirliğini sınırlayan önemli bir etkendir. Bu durumu değiştirmek için acaba ne yapmalıdır?
Kent konseylerinin gerçek anlamda demokratik bir işleve kavuşturulabilmesi için bazı temel değişikliklerin gerçekleştirilmesi gerekmektedir:
-
Yetki ve Karar Alma Süreçlerinde Etkinlik: Kent konseylerinin aldığı kararların belediyeler ve yerel yönetimler için bağlayıcı duruma getirilmesi, göstermelik katılımdan gerçek katılıma geçişi sağlayacaktır.
-
Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik: Yerel yönetimler, kent konseylerinin önerilerine neden uyup uymadıklarını kamuoyuna açıklamak zorunda olmalıdır.
-
Finansal ve Kurumsal Güçlendirme: Kent konseylerine bağımsız bütçeler tahsis edilerek, projeler geliştirme olanakları artırılmalıdır.
-
Katılımın Çeşitlendirilmesi: Konseylerde yalnızca belirli grupların değil, toplumun tüm kesimlerinin temsil edilmesi sağlanmalıdır.
-
Eğitim ve Bilinçlendirme: Kent konseyi üyelerine diyalojik demokrasi ilkeleri ve iletişim becerileri üzerine eğitimler verilmelidir.
Sonuç: Diyalojik Demokrasiye Giden Yol
Diyalojik demokrasi; yalnızca bir yönetim modeli değil, aynı anda bir yaşam biçimidir. Türkiye’de bu modelin yaşama geçirilmesi, bireylerin ve kurumların karşılıklı saygı, empati ve müzakere süreçlerine olan bağlılığı ile olanaklıdır. Kent konseyleri; bu sürecin önemli araçlarından biri olabilir ancak bunun için siyasal irade, sivil toplum desteği ve toplumun aktif katılımı gerekmektedir.
Gerçek demokrasi yalnızca sandıkta değil, yaşamın her alanında kendini göstermelidir. Diyalojik demokrasi ve kent konseyleri gibi mekanizmalar, bu sürecin işlerliğini artırabilir. Ancak bunun için yalnızca konuşmak yetmez; anlamak, dinlemek ve ortak çözümler üretmek gerekir.