Bir Ulusun Kopyala-Yapıştır Macerası
Eskiden çocuklar birbirine özenirdi; şimdi devletler de bu huydan vazgeçemiyor.
Düşünün ki, bir zamanlar üç kıtaya hükmeden bir imparatorluğun torunlarıyız. Ama ne gariptir ki, tarih kitaplarında “emperyal” olarak övündüğümüz geçmişimize bakarken, bugünün gençleri TikTok’ta “main character energy” kovalıyor, “vibe alıyorum” diyerek bir kahvenin içine varoluşsal boşluklarını karıştırıyor.
Artık sadece İngilizce konuşmuyoruz, İngiliz gibi acı çekiyor, Amerikalı gibi “manifest” ediyoruz. Ve bütün bu gösteri, kendi kültürel aynalarımızı kırarak, başkasının vitrininde yansıma aramakla geçiyor.
Gölgen bile Amerikan formatında
Dijital çağla birlikte, Batı’dan gelen her şey paketlenmiş halde: duygularımız, ilişkilerimiz, kimliklerimiz. "Ghosting" ile terk ediliyoruz, "situationship" ile bir ilişki yaşadığımızı zannediyoruz, sonra “delulu girl era” diye kendimizi avutuyoruz.
Türkçesi neydi diye sorsak? Yok. Zaten aramıyoruz da. O kadar içselleştirdik ki bu yabancı kavramları, artık Türkçe’ye çevirmek bir tür kültürel ihanet gibi algılanıyor.
Ah Fanon! Eğer bugün Türkiye’de yaşasaydın, “Siyah Deri, Beyaz Maske” yerine “Türk Bayrağı, Amerikan Filtre” başlığını koyardın kitabına.
Bu arada Frantz Fanon; Martinik asıllı ve ırkçılık karşıtı bir düşünürdür.
Taklitler Asıllarını Yaşatmaz Ama Reytingi Var
Hint asıllı düşünür Homi Bhabha'nın dediği gibi: “Taklit eden, asla tam aynı olmaz; neredeyse aynıdır ama tam değil.” İşte biz, Batı'yı öyle bir taklit ettik ki bazen biz bile unuttuk kim olduğumuzu. Kendimizi Fransız bulduk, Amerikalı zannettik, sonra pasaportumuzun rengiyle yüzleştik.
Tarihçi Edward Said’in tarif ettiği oryantalist bakış artık sadece Batı’dan gelmiyor; içimizde yaşıyor. Her Türk dizisinin sonunda biraz daha Avrupalı, her pop şarkının nakaratında biraz daha Amerikalı hissediyoruz. Ama iş demokrasiye, özgürlük kültürüne ya da düşünceye gelince... Hadi canım, o kadarı da Batı’da kalsın!
Emperyal Geçmiş, Kolonyal Zihin
Garip değil mi? İngiltere’nin sömürgesi olan Hindistan’ın Batı’ya öykünmesini anlarım. Ama üç kıtayı yönetmiş Osmanlı'nın ardılı olan Türkiye’de Batı’ya bu kadar özenmek? İşte orada işler sarpa sarıyor.
Bir zamanlar “biz de Batı'yız” diye Avrupalıların kapısını aşındırırken, şimdi Batı’nın gençlik jargonunu içselleştirip TikTok’tan kültür ithal ediyoruz. Yani bir zamanlar Osmanlı at sırtında dünyayı fethederdi, şimdi biz Netflix’ten içerik indiriyoruz.
Ve sanıyoruz ki bu bir ilerleme.
Son Söz: Yüklenmiş Kimlik Güncellemesi
Kültürel kimlik artık bir işletim sistemi gibi çalışıyor. Günde bir doz İngilizce tweet, iki doz Amerikan dizi, üzerine biraz da Avrupa değerleri serpiştirdik mi... "Kendimize Batılı güncellemesi" yapmış oluyoruz.
Ama ne acıdır ki, bu güncellemede “yerli ve özgün kültürünüz silinebilir” uyarısını kimse okumuyor.
*Bir Açıklama: Frantz Fanon kmdir?
Siyah Deri, Beyaz Maskeler (Peau Noire, Masques Blancs) – 1952
Fanon’un ilk ve en kişisel çalışmasıdır.
Sömürge altında büyüyen siyah bireyin beyaz normlara göre yaşamak zorunda kalmasının yarattığı kimlik çatışmasını analiz eder.
“Beyaz olmak isteyen siyah adam” metaforu, içselleştirilmiş ırkçılığı sorgular.
Psikanaliz, dil, kültür ve tarihsel bilinç üzerinden bireysel sömürge travmasını işler.