Boş çuval gibi boş torba da dik durmuyor… 

Bu yüzden torbaları doldurmak gerekiyor… 

Gerçi dilencilerin torbaları hiçbir zaman dolmaz ya !  

Son dönemlerde “torba yasalarla” beraber bir torbalama akımı da başladı… 

Bu torbalama felsefesi; birçok güzel, iyi şeyin arkasına çarığı çürüğü gizlemeye dayanıyor… 

Bu felsefi akım ülkemize özgü olup; “torbalama” adıyla artık tüm Dünya’da tanınıyor… 

Elbette bu felsefenin çok önemli incelikleri var… Öncelikle torbanın içine atacaklarınızı çok iyi bileceksiniz… Görünmesini istediklerinizi en üste süslü püslü şekilde koyacaksınız… Asıl çıkarınıza çok uyan fakat beğenilmemesinden korktuklarınızı da iyi bir yerlere kamufle ederek gizleyeceksiniz…  

Torbalama felsefesinin temel ilkeleri… 

Görünen, öne çıkan iyidir. Görünen köy kılavuz istemez gibi… 

Güzelin, iyinin yanında ufak tefek çirkinliklerin, kötülüklerin bir hükmü olmaz… 

Asıl hedef ve başarı, çıkarlara uyan kötü, çirkin, tehlikeleri olanları, iyinin güzelin yanında satabilmektir- yutturabilmektir- 

Reklamını- tanıtımını- yaptığın iyinin içine çıkarlarına en çok uyan kötüyü ustaca yerleştirebilme eğitimi alacaksın… 

Asıl ustalık, bu işi tereyağından kıl çeker gibi yapmak… 

Gelelim ülkemize has olan bu felsefi akımın uygulama alanlarına: 

Bu akımın öncelikli kullanım alanı Meclis oldu… 

Çıkarılacak yasa teklifleri bir torbaya kondu. En iyi, en, güzel en beğenileceklerin bir tanıtımı yapılarak taraftar toplandı. Kimsenin beğenmeyeceği, tepki gösterebileceği bazı yasa teklifleri de bu torbanın içinde bir ölçüde kamufle edildi… Sonunda torba yasalar kabul edildi… 

Bu şekil, çoğu kurumlar tarafından benimsenerek, kendileri de bu yönde bir uygulamanın içine girdiler… 

Bu akım, bazı kurumlar tarafından küçük uygulama değişimlerine de uğramadı değil… Size bir iyi bir de kötü haberim var anlayışı gibi… İyi ve güzel tanıtıldı, kötü anlatılmadı bile ama kabul ettirildi veya benimsettirildi… 

Bir şirket düşünün ki; o şirketin amacı bir yerleşim yerinin hemen yanında bir taşocağı açmak istiyor… Yüzbinlerce ton taşı patlatmalı sistemle çıkarmak ve başka alanlarda kullanmak istiyor ama çevrenin tepkisinden korkuyor… Bu şirket, asıl amacı olan taş ocaklarını perdeleyerek bu alanda daha temiz enerji? Olduğu düşünülen RES’i (Rüzgâr elektrik santrallerini) öne çıkarıyor. Bu öne çıkarmaya bu alanlarda bölge halkının iş bulunacağı süslemesi de yapılıyor… 

Amaç yaptığı projenin çevreye Etkileri konusunda (ÇED) bölge halkının olurunu almak… ÇED uygulamasında da torba felsefesinin uygulandığını yöre halkı büyük zararlara, çevre sorunlarına uğradığı zaman anlıyor ama iş işten geçiyor… 

Torba mı demiştiniz… 

Aman, torbadan, torbacıdan, başınıza torba geçirenlerden ve torba felsefesinden uzak durun derim 

Aziz Nesin, bu felsefi akımı iyi özetlemiş aslında…  

"Bizde gelenektir ; satıcılar karpuzu kurabiye, hıyarı badem, kavunu reçel, balığı derya kuzusu, armudu tereyağı diye satarlar. Kimi iktidarlar da bu geleneğe uyup, zorbalığı demokrasi diye yutturmaya kalkarlar."  

Başka bir felsefi akımda buluşmak üzere…