24 Kasım öğretmenler Günü...

5 Ekim de Dünya Öğretmenler Günü…

Öncelikle bu ikilemden kurtulmamız gerekiyor…

Nasıl mı olacak?

Bir tarafta 12 Eylül Cuntasının diktesi 24 Kasım…

Diğer taraftan Evrensel bir değer olarak 5 Ekim…

Ve alışa geldiğimiz ve gittikçe gelenekselleşen 24 Kasım…

Her iki tarihte öğretmenler gününü kutlamanın sıkıntıları ve olumsuzlukları da ayrı bir sorun…

Bu ikilemden kurtulabilmek umuduyla…

***

Öğretmenler, eğitimin emekçileri ve eğitimin temel taşlarıdır.

İlk atanan Öğretmenleri merdivenlerde karşılayan Valilerden, kaymakamlardan; öğretmenleri azarlayan küçümseyen Valiler, kaymakamlar dönemine geldik…

Halkımız türkülerinde “öğretmene varamadım, naylon çorap giyemedim” diye sevgisini ortaya koyduğu dönemlerden, ekonomik sıkıntılar içinde olan, atanma sorunları yaşayan, bu yüzden intihar eden öğretmenler dönemine geldik…

***

Öğretmenler, köylerimizin ışıklarıydı…

Cumhuriyetimiz kurulduğunda halkımızın %80’i köylerde yaşıyordu.

Aydınlanmanın da köylerden başlaması gerekiyordu.

Işık topları Köy Enstitüleriyle geldi…

Aydınlandıkça köyler, korkmaya başladı, ağalar, şeyhler, din bezirganı siyasiler…

Ve kapılarına kilit vurdular Köy Enstitülerinin…

***

Günümüzde daha kötüsü yaşanıyor…

Köylerdeki okullar taşımalı eğitim bahanesiyle bomboş…

Köyler, ışıkları öğretmenlerinden yoksun kalırken; onların yerini İmamlar aldılar…

Bazı köylerde, bir doğa gezisi sırasında gözlemlemiştim. Okul taşımalı eğitim nedeniyle kapatılmış ama köyde birbirine yakın üç camide kadrolu imamlar görev başında…

Diğer taraftan çocuklar sabahın en erkeninde, uykulu gözlerle,  öylesine araçlarla eğitim için kilometrelerce uzaklara gidiyorlar…

Doğru olan her çocuğun kendi yerleşim alanında eğitim görmesidir. Öğrenci sayısı ne olursa olsun, geçmiş dönemlerde yapıldığı gibi birleştirilmiş sınıflarda da bu eğitim yapılabilir. Böylece köylerdeki ilkokullar tekrar açılır. Böylece çok sayıda öğretmenimize de iş bulunmuş olur. Çocuklarımız rahat eder, köylüler de ışıklarına kavuşmuş olurlar…

***

Diğer taraftan, öğretmenlerimiz sendikalaşma yönünde büyük sıkıntı yaşıyorlar. Özgür, korkusuz bir sendikalaşmanın içinde değiller… Memur sendika yasaları da zaten çağdaş anlamda değil…

İktidar, kendi siyasi anlayışına göre yandaş sendikalarını kurdurarak, bu sendika üyelerine yöneticilik dâhil birçok görevlendirme ve atamalarda ayrıcalık yaparak; tüm öğretmenleri baskı altına almaktadır. Bu durumda ne yazık ki; öğretmenlerin sosyal hakları başta olmak üzere, özgürce sendikalaşmalarının önünde de bir engel teşkil ediyor…

***

Bir emekli öğretmen olarak; eğitimizin ve öğretmenlerimizin geçtiği bu olumsuz süreçten büyük rahatsızlık duymaktayım… Öğretmenlerine değer veren ve onurlandıran toplumlar her yönüyle gelişmişliklerini sürdürüyorlar… Afganistan Taliban yönetimi örneğinde olduğu gibi eğitimlerini dinsel kurumlara devreden, devretmeye çalışan ülkeler ise sürünüyorlar ve sürünmeye aday oluyorlar…

***

Sevgilerimle; tüm öğretmen arkadaşlarımın Öğretmenler Gününü kutluyorum…