Muhtemelen günlük hayatta şu soruları kendinize soruyorsunuzdur. Sevgi nedir? Gerçek sevgi nedir ? sevgi ifade edilen bir şey mi yoksa hissedip hissettirilen bir şey mi? Bu sorular silsilesinden sorulup giderken  bazen sevgi diye atfettiğimiz şeyin geçici bir heves olduğu ya da bir merak olduğu gerçeği ile karşılaşabiliyoruz. Tabi ki gerçek sevgiyi bulan bireyleri bu genellemenin içine dahil etmek doğru bir yaklaşım olmaz .  O zaman asıl konumuza başlayabiliriz.


Sevgi nedir ?
Sevginin ne olduğu konusunda net bir görüş söylemek zor çünkü çoğu düşünür tanımı  birbirinden farklı yapmış hatta düşüncelerinde birbirlerine atıfta bulunmuşlardır. Erich Fromm Sevme Sanatı kitabında sevme anlayışını derinlemesine incelemiş ve sevgiyi bugüne kadar en iyi tahlil etmiş bir bilge. İnsanların sevmekten çok sevilme amacı taşıdıkları belirtmiş. Bireyler kendi sevme duygularındansa, başka insanların yaşadıkları sahip oldukları duygulara göre hareket ediyorlar ve aşık oluyorlar. İrvin Yalom ise bu fikirlere atıfta bulunarak, insanların birbirleriyle kurdukları ilişkilerin çok kez yalnızlıklarını ve sınırlarını yumuşatmak için kullanıldığını ve bir başkasıyla birleşerek kendi benliğini yok etmeye çalıştıklarını ileri sürmektedir. Benim şahsi görüşüm ise bir kişi veya nesneye karşı  beklentin olmadan, karşılığında sevilmeyi bile beklemeden  kalbindekini, içindeki duyguları karşı tarafa aktarmak . Karşımızdaki bireyi belli kalıplara sokmadan olduğu gibi kabul etmek ve onunla birlikte çıkılan yoldu onu desteklemek . Tabi sevgiyi anlatırken , S. Freud’un görüşlerine de yer vermeden olmaz . Freud sevgiyi “cinsel içgüdünün yansıması ve yüceltilmesi” olarak ele almaktadır. Freud’a göre yaşam içgüdüsü (Eros), ölüm içgüdüsü (Thanatos) ve libidinal enerji, insan sevgisinin kaynağıdır. Eros içgüdüsünün başat olduğu ruhsal durumlarda, cinsellik egemen olmaya başlamakta ve aşk, sevgi, cinsel doyum, temas gereksinmeleri ortaya çıkmaktadır. Yani sevginin temelinde cinsel haz ve tatminsel duygunun olduğunu belirtmektedir. 
Sevginin Belirleyicileri 
Yakınlık, sevginin en önemli belirleyicilerinden biridir. Birbirlerinin yakınında yaşamakta ya da çalışmakta olan insanlar, ilişki kurmaya daha elverişli duruma gelmektedirler. insanların “fiziksel ya da işlevsel” olarak birbirlerine yakın bulunmaları, birbirleri ile dostça ilişkilere girmelerinde etkili görülmektedir. Çünkü, birbirlerine yakın insanlar, birbirlerinden uzak olan insanlara oranla daha fazla ulaşılabilirdirler. 
Kişisel Özellikler
 İnsanların sevilmelerinde bazı kiŞilik özellikleri etkili olmaktadır. içtenlik, cana yakınlık ve fiziksel çekicilik gibi belirli kişisel özellikler, daha fazla sevgiye neden olmaktadır.
Tanışıklık
Biz bireyler olarak tanıdık olduğumuz kişilere ya da tanıdık çevredeki insanlara karşı sevgi bağını daha hızlı geliştiririz.Tabi bu belirleyicileri sizlerde çeşitlendirebilirsiniz. 
Lakin bireyler olarak sevginin  bir çeşit ihtiyaç giderme aracı olarak kullanıldığını kabullenmiyoruz. ünlü düşünür , Erich Form  yalnızlıktan kurtulmaya dönük arayışların gerçek sevgi olamayacağına vurgu yaparak şöyle devam eder: "Yalnızlıktan kurtulmanın yolları çeşitlidir.  Genelde  zayıf insan hep bir yerlere sığınma eğilimi gösterir. Sığınma duygusunu yaratan en önemli olgu ise insandaki güçsüzlük ve yalnızlık durumudur. Sığınma ruhsal bir gereksinimdir. Lakin toplumdaki bireyler bunun sevgi olarak yorumlayıp bu gereksinimi bir şekilde daha kabul edilebilir hale getirmiştir. 
Karşı cinse duyduğumuz ilgi ise, yalnızlıktan kaçmaya yönelik ruhsal ve bedensel bir ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır; sevgi değildir. İçimizdeki duygusal boşluğu doldurduğuna inandığımız herhangi bir insana karşı duygu dolu bu yöneliş, ihtiyacımız giderilene dek süresi belirlenmiş geçici bir ilgiden ibarettir . Gerçek sevgiyi güçlü insanlar (kendinden bir şeyler vererek) yaşayabilir ancak.  
Sevgi gidip alabileceğimiz değil, kendi inşa edebileceğimiz bir duygudur. Sevilmek karşılığında sevmek için uğraşmak değil yalnızca kendi sevgimizi hissediyor olmak bize mutluluk getirecek.
“Sevmek sıra dışı ya da kahramanca şeyler yapmak değil, sıradan şeyleri hassasiyetle yapmaktır.” Farid Farjad
Kendi sevgini bir ötekine bağımlı olmaksızın yaşayabiliyor, onu kuvvetlendirmek için emek, zaman veriyor, sahip olmayı değil hissetmeyi önceliklendirebiliyorsan gerçekten özgürce sevebiliyorsun demektir.

Sevginin dili vardır
Ünlü bir psikolog olan Garry Chapman'a göre sevginin beş ana dili ve bunun yanında sayılamayacak kadar çok lehçesi vardır. Bu diller, insana has olan konuşma yeteneğinin ürünü dillerin işlevi kadar önemli bir işleve sahiptir. Nasıl ki kişiye bilmediği bir dilde hayatın özü anlatılsa dahi hiçbir anlam ifade etmeyecektir, aynı öylede birbirinin sevgi dilini bilmeden, binlerce kez sevdiğini haykırmak hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Her insanın sevgisini ifade etme biçimi, onun konuştuğu sevgi dilini gösterir. Kişi sevgiyi hangi yolla ifade ediyorsa, aynı yolla da kendisine geri dönmesini ister. Mesela kişi karşıdakinden onaylanma, övgü ve destek bekliyor ve sevildiğini bu yolla anlıyorsa eğer, ötekinin defalarca kez ona pahalı hediyeler alması ve sevgisini bu yolla ifade etmesi hiçbir anlam ifade etmeyecektir.  Çünkü sevgi soyuttur, sevginin yanında somut nesneler anlamsız kalacaktır. 
Bitirirken….
Şunu belirtmekte fayda var bir birey dinlenildiğini ve anlaşıldığını gören kişi aynı zamanda sevildiğini de hisseder.
Ve  unutulmaması gereken bir şey daha vardır ki; sevgi süreklilik ister. Her insan sabaha boş bir sevgi ihtiyacı  ile uyanır ve bütün gün o ihtiyacın giderilmesi  için uğraşır. Birbirini bu sevgiden mahrum bırakıp, sevgisizliğe terk etmek ise insana yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. ONUN İÇİN SEVİN AMA SEVGİNİNİZİN ANLAM BULDUĞU KİŞİYİ SEVİN ÇÜNKÜ SEVGİ İYİLEŞTİRİCİDİR.