Dönem, dönem bazı kavramlar yaşamımıza sessizce girer. Önce akademisyenler kullanır, sonra gazetelerde yer alır, ardından belki bir belgeselde kulağımıza çalınır. İşte “Antroposen” kavramı da onlardan biri...
Ama bu öyle sıradan bir kavram değil.
Bu kavram; bize sessizce bir çağın değiştiğini söyleyen bir kavram...
Peki nedir Antroposen?
Sözün kökeni Yunanca: “anthropos” (insan) ve “kainos” (yeni).
Açık bir söyleyişle: “İnsan Çağı.”
Ama burada övünülecek, övgüler düzülecek bir “insan”dan söz etmiyoruz.
Burada sözü edilen; dünyayı geri dönülmez biçimde değiştiren bir insan türü...
Geçmişlerde çağlara; taş, tunç, demir gibi isimler verilirdi.
Daha sonra bilim dünyası jeolojik çağlara geçti; Buzul Çağı, Holosen gibi...
Ama günümüzde bilim insanları diyor ki:
Artık yeni bir çağ başladı ve bu çağın belirleyici gücü volkanlar, buzul erimeleri ya da meteoritler değil. İnsan, evet insan...
Fabrika bacasıyla havayı değiştiren...
Ormanları kesip çöl yaratan...
Denizleri plastikle dolduran...
Toprağı zehirleyip, kirleten...
Kendi iklimini bile bozan insan...
Artık doğanın ritmi insan eline bağımlı...
Yağmur yağıyor, ama nereye?
Kuraklık var, ama kimin başında?
Doğa artık “kendi bildiğini okumuyor”, çünkü biz onun canına okuduk, onu değiştirdik, dönüştürdük.
İşte Antroposen kavramı tam da bunu söylüyor:
Artık doğayı biçimlendiren en büyük güç, doğanın kendisi değil; biziz, biz insanlar...
Ama bu bir güç gösterisi değil. Bu bir uyarı...
Çünkü bu çağ aynı anda tahribatın, bozulmanın çağı...
İklim krizi, biyoçeşitlilik kaybı, denizlerin yükselmesi, toprağın çökmesi, suyun azalması… Üstelik bütün bu kırılmaların ardında “doğal felaketler” değil; politik kararlar, ekonomik hırslar ve toplumsal körlükler var.
Şöyle düşünün:
Eskiden insan doğanın bir parçasıydı.
Şimdi doğa, insanın projesine dönüştü.
Nehirler barajlarla yönlendiriliyor.
Ormanlar “orman görünümlü site” projelerine dönüştürülüyor.
Rüzgâr bile yatırım portföyünde...
Doğa, artık yalnızca bir manzara değil; plan, proje, yatırım, rant kaynağı...
Bunca olumsuzluğun, giderek yok oluşun yaşandığı bu çağda biz ne yapabiliriz?
Önce şunu bilmeliyiz:
Antroposen çağında yaşamak demek, sorumluluğun büyümesi demektir.
Artık yalnızca "tüketici" değiliz. Artık yalnızca “yurttaş” da değiliz.
Biz artık bu gezegenin siyasal aktörleriyiz.
Yaptığımız her şeyin, yaşadığımız her yerin, bastığımız her toprağın bir yankısı var, olumsuz dışsallıkları var. İşte bu olumsuz dışsallıkların sorumlusu da, suçlusu da biz insanlarız.
Antroposen'i anlamak, yalnızca bir kavramı bilmek değil; bu çağın ruhunu kavramaktır. Belki de şimdi hep birlikte sormalıyız:
Bu çağda nasıl yaşanır?
Daha az zarar veren değil; daha çok sorumluluk alan bir yaşam nasıl kurulur?
Çünkü bu gezegen hâlâ dönüyor. Ama nasıl döneceğine, artık biz karar veriyoruz. En önemlisi de o karar, yalnızca bugünü değil; geleceği de etkiliyor, biçimlendiriyor. Geleceği etkilerken de ne yazık ki bizden sonraki kuşakların yazgılarını da olumsuz yönde etkiliyor, yaşam alanlarını bozuyor, yok ediyor. İşte yaşadığımız bu çağın ayırdına varmak, insanca sorumluluklarımızı üstlenerek, bu olumsuzluklara karşı önlem almak zorundayız.